Röportaj

Görünüyorum öyleyse var mıyım?

Günümüzde insanlar arasında görünür olma isteğinin arttığını görüyoruz. Özellikle sosyal mecralarda insanlar her şeylerini paylaşabiliyor.  Bu bir yandan iyi bir yandan kötü olabiliyor. Dengeyi bulmak gerekiyor. Bu durumu hayatımıza etkisini ve toplumsal hayatta görünür olmanın psikolojimize yansımasını Psikolog Özge Gökhan Kır ile konuştuk. İstifadenize sunuyoruz.

Sosyal medyada açılan hesaplarda insanlar her şeyini paylaşıyor, bu durumun iyi ve kötü yanları nelerdir?

Sosyal medya kullanımı, son yıllarda, tüm sosyo-kültürel kesimlerde yaygın bir şekilde karşımıza çıkmakta. Her alanda bilgiye erişimde kolaylık sağlamasının yanında, kişinin yakınlarından haberdar olma, aradaki mesafelerden dolayı iyi gününde yanında olamasa da o anlara şahit olarak mutluluğu paylaşma imkânı ya da zor günlerinde birlikte olamasalar da haberdar olarak destek verme – destek alma gibi imkânlar sunmakta. Ayrıca,  ilgi alanlarına göre güncel haber ve bilgiye erişme, eğitim, söyleşi, platformlarına katılma, mesleki bilgi edinme, kişisel gelişim imkanları, alışveriş kolaylığı, alacağınız bir ürün ya da gitmeyi düşündüğünüz bir mekân ile ilgili yapılan yorumları okuyarak değerlendirme imkânı bulmak gibi sayısız faydaları olduğu muhakkak bir gerçek. Diğer taraftan zararlı yönleri de bulunmakta. Sosyal medyada paylaşılan içeriklerin zararlarını, iki temel kriter çerçevesinde değerlendirebiliriz: 1. Gerçeklik ve 2. Mahremiyet.

Sosyal medya içeriklerini, gerçeklik açısından değerlendirdiğimizde, kimi zaman gerçeklerin saptırılması ve ‘ – mış gibi’ gösterilmesi söz konusu; “çok mutluymuş gibi, çok sosyalmiş gibi, çok seviliyormuş gibi, çok geziyor ve eğleniyormuş gibi, çok aktif bir hayatı varmış gibi, çok zenginmiş gibi… ‘-mış gibi’ ler böylece uzar gider. Sırf sosyal medyada göstermek için lüks mekânlarda yapılan fotoğraf çekimleri, photoshop ile olduğundan daha farklı, güzel, bakımlı, genç bir görünüm sergileme… Kısacası, yaşamın sadece mutlu, ilgi çeken, beğenilen ve merak uyandıran taraflarını öne çıkartmak ve abartarak aktarmak suretiyle gerçek dışı bir hayat algısı oluşturuluyor. Kendisini gerçekte olan tüm yönleriyle, olduğu gibi kabul edemeyen kişiler, kendi kurduğu yapay platformda, farklı bir görünüm sergileyerek, kendisini de takipçilerini de kandırıyor aslında. Takipçiler açısından baktığımızda, kimileri gerçek ve kurgunun farkında iken, kimileri, özellikle gençler, her gördüğünün gerçek olduğuna inanabiliyor. Esasen,  sadece yaşamın güzel, mutlu yanları, bazen de saptırılarak paylaşıldığı gerçeği göz ardı edildiğinde, kişi kendi hayatı ile gördüğü hayat arasında karşılaştırmalar yapıyor;  “Onlar neden hep mutlu ve güzel yaşarken, eğlenirken; ben neden hep mutlu değilim? Bende yada yaşamımda bir sorun olmalı!” şeklinde, gerçekdışı bir yaşam şekli algısı oluşurken, kendi yaşamını çok kötüymüş gibi gördüğünde, tabii ki kendinden, yaşamından, çevresinden memnuniyetsizlik hissetmeye başlanıyor. Sosyal medyada görülen muhteşem yaşamın ve tutumların örnek alınarak taklit edilmeye çalışılması ancak gerçeklerin bunu mümkün kılmaması sonucunda hayal kırıklığı, öfke, yetersizlik duyguları da kaçınılmaz oluyor. Bu noktada, sosyal medyada görülenlerin, yaşamın tamamı değil sadece belli parçaları olduğunun ve bazen de kurgulanmış olduğunun farkında olunması çok büyük önem arz etmekte.

Sosyal medya içeriklerini mahremiyet açısından değerlendirdiğimizde ise mahremiyet sınırlarını aşan paylaşımları şaşkınlıkla ve üzülerek görebiliyoruz. Kişinin evinin, özel yaşamının en mahrem alanları ve anlarının, ailesine, çocuklarına ait görüntülerin sosyal medyada paylaşılması “özel” kategorisinden çıkartılıp “ genel” kategorisine alınmasıdır. Görüntüleri paylaşılan kişilerin izni alınmadan paylaşılması da kişisel verilen korunması hakkını ihlal ettiği için ayrıca problem doğurmaktadır.

Sosyal medyada görünür olma psikolojisinin nedenleri ve sonuçları

Sosyal medyada görünür olabilmek adına  olağanüstü çaba sarf edilmesinin temelinde yatan birkaç önemli faktörden bahsedebiliriz: değersizlik inancı, sosyal kaygı .

Diğer insanlar tarafından görünür olmak, sevilmek, beğenilmek, taktir edilmek hepimizin ihtiyacıdır ve bu ihtiyaçların karşılanması hoşumuza gider ancak sadece başkalarından alınan iyi geri bildirim ve onay ile değerli hissetmek ve var olmaya çalışmak, olumsuz geri bildirimde yada ilgi görmediğinde tüm değerini kaybetmiş ve yok olmuş gibi hissetmek patolojik bir duruma işaret eder. Küçük yaşlarda, görülme ve sevilme ihtiyacının yeterince karşılanmamış olması, ilerleyen yaşamda abartılmış bir görülme ve sevilme ihtiyacı içinde olan bireyleri karşımıza çıkartır.

Modern yaşamda var olabilmenin, görünür olmakla eş değer tutulduğu ortamlarda, diğerleri tarafından sürekli görülüyor olmak, ilgi çekmek, bireyin varlığının onaylanması yani insan yerine konması anlamına gelebilmekte.Diğer bir deyişle, “göründüğüm oranda değerliyim” şeklinde bir düşünme biçimi, değersizlik yaşayan bireyler açısından çok yaygın bir düşünce şekli. Bu düşünce ile hareket edildiğinde, değerli, önemli, sevilen olabilmek sosyal medyadaki paylaşımlar sayesinde mümkün! Ve beraberinde gelen olağan üstü görünür olma çabasının yön verdiği tutumlar… Abartılmış ilgi çekici görüntüler, paylaşılan gönderiyi daha fazla kişinin görmesi için uygulanan medya teknikleri, doğru saat dilimini bekleme, kaç beğeni aldığını takip etme, kimlerin beğendiğini, yorum yaptığını takip etme, beğenenleri beğenme, beğenmeyenlere öfke, gerginlik, vs derken sosyal medya giderek kişinin odak noktası haline gelir; zamanının ve enerjisin büyük bir kısmını yönlendirdiği bir alan olur. Sonuç olarak kişinin yaşamını daha anlamlı, verimli, üretken kılmak adına ve psikolojik problemlerinı uzman yardımı alarak çözebilmek için harcayabileceği zamanı, zihinsel ve bedensel enerjiyi, sosyal medyada görünür olabilmek için harcaması, telafisi zor olan bireysel ve toplumsal bir kayıp anlamına gelmekte.

Sosyal kaygı ve sosyal beceri eksikliği de sosyal medyada görünür olma isteğinin ardındaki bir diğer kaynak: Gerçek yaşamda, kaygılarından yada sosyal beceri eksikliğinden dolayı sağlıklı sosyal ilişkiler kuramayan kişilerin sosyalleşmesi ve bu yolla bireysel beğenilme, değer görme, görünür olma ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kullandıkları bir ortam sosyal medya. Sosyal kaygısı olan, diğerleri tarafından beğenilmeyeceğini, eleştirileceğini, aşağılanacağını düşünen kişiler, sosyal medyayı daha güvenli bulmaktalar çünkü sadece kendilerinde güçlü gördükleri, beğenileceğinden emin oldukları yönlerini öne çıkartarak, diğerlerinden alacakları eleştirilerden kendilerini koruduklarını düşünür ve güvende hissederler.Ayrıca, sanal ortam duyguları bir emoji ile kolaylıkla ifade edebilme imkânı tanımakta. Gerçek yaşamda, “yaptığına üzüldüm, sana kızdım, sözünden dolayı kırıldım…” gibi duygu ifadelerinde zorluklar yaşayan kişiler, bir emoji ile duygularını kolaylıkla ifade etme imkânı bulmaktalar.  Her ne kadar kaygılı kişiler sosyal medyada kendini ifade etme kolaylığı bulmuş gibi görünse de, uzun vadede, kişinin gerçek yaşamdaki kaygılarını yönetmeyi öğrenememesi ve becerilerini geliştirme ihtiyacı duymaması gibi olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.

Herkesin başarılı olma, değer görme ihtiyacı var. Kişisel olarak bu ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayabiliriz?

Beğenilir olma, insanlar tarafından kabul görme, değer görme, başarılı olma, taktir toplama,  başkaları tarafından görünür olduğunu bilme temel insani ihtiyaçlardandır. Geçmişten günümüze baktığımızda bu ihtiyaçların değişmediğine, ancak, post modern yaşamla birlikte değişen koşullarda, bu ihtiyaçların karşılanma şekillerinde farklı versiyonlarla karşımıza çıktığına şahit oluyoruz. Günümüzde, sosyal medya, herkes tarafından kolay ulaşılabilen, zahmetsiz, bir araç olması yönüyle, yukarıda bahsettiğim ihtiyaçların karşılanmasında ideal bir ortam gibi görünmekte. Özellikle gerçek yaşam içinde bahsettiğimiz ihtiyaçların karşılanamaması sosyal medyaya duyulan ilgiyi arttırmakta. İşte tam da bu noktada normal ve anormal ayrımını fark edebiliriz. Kişiyi değerli ve başarılı kılan özelliğin görünürlüğü değil, hayatta bulduğu anlam ve değerleri; bu amaç üzerindeki gayreti, insanlığa sağladığı katkı, ürettikleri, gerçekliği, tutum ve davranışları olduğunu fark etmek, sosyal medyada görünmeyi  odak noktası olmaktan çıkartacaktır. Sahici ve anlamlı bir yolculuk için önünü açacaktır.

İnsanlar tarafından takip edilmek, izlenmek kişiye büyük bir sorumluluk da yüklüyor. Bunun üstesinden nasıl gelebiliriz ?

Sosyal medyadaki her bir sözün, tutum ve davranışın binlerce kişiye ulaşma yönüyle etkileşimdeki etkisi oldukça güçlü. Etkileşim gücü olumsuz yönde kullanıldığında anormali normalleştirmek, kötüye duyarsızlaşmak ve cesaretlendirmek gibi olumsuz etkilerin yayılması söz konusu maalesef. Olumlu yönde kullanıldığında, güzel örnek oluşturmak, iyiye, güzele teşvik etmek, iyiliğin yayılmasına öncülük etmek gibi güzel sonuçlar elde etmek de mümkün. Sorumluluk bilinci ile hareket etmek için kendimize şu soruyu sorabiliriz, “ paylaşacağım bu içerik, ulaştığı kişileri nasıl etkileyecek, ne düşündürecek, nasıl hissettirecek, davranışlarına nasıl yön verecek ?”  aldığınız cevap, paylaşım stratejinizi belirleyecek referans kaynağı olacaktır.

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*