Not Defteri

1445’e girmeye hazırlanırken…

Zaman hızla akıyor. Ömür sermayemiz de azalmaya devam ediyor.

Hicri 1445 yılına sayılı günler kaldı.

Son birkaç yılımızı korona musibeti dolayısıyla farklı hayat akışı içinde geçirdik. Pandemi dolayısıyla eve kapanmaların bolca olduğu, adalet ve hukuk arayışlarının ülkemizde had safhaya ulaştığı ve halen devam ettiği zorlu yılların ardından musibetler art arda gelmeye başladı.

Küçük kıyamet misali 6 Şubat depremlerinde rahmetle andığımız binlerce kişi vefat etti. Bölgede artçı depremler halen devam etmekte. Ekonomik kriz ise gittikçe derinleşiyor. Bu satırları yazdığımız saatlerde ülkemiz ikinci tura kalan seçimlerin telaşını yaşamakta. Ülkemiz için seçim neticelerinin her hal ve şartta hayırlara vesile olacağına inancımız tamdır.

Fıtrata hicret etmek

Tüm sıkıntı ve musibetlerin sebebi yaradılış maksadımızdan açgözlülük ile hırsla uzaklaşma. Oysa ki musibetlerden ders ve ibret almamız gerekiyor. Ders alınmayan anlaşılmayan mesajlar anlayıncaya kadar devam eder. Musibetlerin art arda devam etmesi İlahi mesajları anlamadığımızın delilleri hükmünde. Dünya hayatında musibetler vasıtasıyla maddi manevi faturalar hayli ağır. Bir de bunun ahiret hesabı var!

O yüzden duamızı, tövbemizi, ibadetlerimizi, sadakalarımızı, zekatlarımızı itina ile gözden geçirmeli, fıtratımızın fabrika ayarlarına dönmeli, hicret etmeliyiz.

Musibet mazi günahını siler

Ülkemiz için 1444 yılının en ibretli dersi 6 Şubat Küçük kıyamet depremleriydi.  Bu gadab-ı İlahi dersini anlamadığımızda büyük kıyamete dolu dizgin yol alırız. Dersimizi anlarsak musibetlerde çekilen sıkıntılar kefalet hükmüne geçer. ‘’Cinayetin neticesi olan musibetin mazi günahını sildiği’’ bir hayata hicret ederiz. O zaman musibet mükafatın neticesi olur.

Hülasa

Musibetlerin mazi günahını silip mükafatların başlangıcı olmasıyla ‘’En büyük saadetler büyük ve acı felaketlerin neticesidir’’ hakikati gerçekleşmiş olur.

Bununla birlikte aciz kullar olarak ‘’Rabbimiz çekemeyeceğimiz yükler yüklemesin!’’ her zaman duamızdır.

Bediüzzaman’dan bir musibet dersleri

Musibet cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle kadere fetva verdiniz ki, şu musibetle hükmetti? Musibet-i âmme, ekseriyetin hatasına terettüb eder. Hazırda mükâfatınız nedir?

Dedim: Mukaddemesi, üç mühim erkân-ı İslâmiyedeki ihmalimizdir: Salât, savm, zekat. Zira yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik. Beş sene yirmidört saat talim, meşakkat, tahrik ile bir nevi namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık. Keffareten beş sene oruç tutturdu. On’dan kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekat istedi. Buhl ettik, zulmettik. O da bizden müterakim zekatı aldı…

Mükâfat-ı hazıramız ise; fâsık, günahkâr bir milletten humsu olan dört milyonu velayet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatadan neş’et eden müşterek musibet, mazi günahını sildi…

Evet ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sadâ, İslâm’ın sadâsı olacaktır!” (Rüyada Bir Hitabe eserinden…)

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*